7 Kasım 2013 Perşembe

Köpeğin Tüyü Dökülmez Kİ!!!

Karşınızda hem köpekten korkan, hem de köpeğin tüylerinin dökülmeyeceğine kocası tarafından inandırılmış bir zavallı köpek sahibi duruyor... Bu kadar mı bihaber köpek annesi olunur değil mi? Köpek nasıl olur da tüy dökmez? Gün geliyor, insan döküyor, köpek nasıl dökmez?

Malum Padme Hanım 2. yaşını bitirecek yakında. Kızgınlığı da henüz gelmedi ama hormanları 4 nala at maşallah, bir coşuyor; coştuğunda tüylerinden halı, kazak, kilim yapılabilir hale geliyor. Kokusundan bahsetmiyorum bile.

Evin cahil annesi  ben, evimizin 45 m2 olmasına şükrederek gün aşırı elektrik süpürgesi ile evi temizliyorum. Temizlediğim andan itibaren tekrar filmi başa sarıyoruz tabi ama o birkaç dakika nasıl mutlu oluyorum anlatamam. 

Bir de su içtikten sonra kafasını sallaması var ki, konuya girmeden kapatıyorum. Doğasına ters olsa da, benim doğamın sapıtmaması için her su sonrası ağzı kağıt havlu ile siliniyor; onun ki de can tabi; histerik olarak kafasını daha bir sallayası geliyor ama bütün olası salyalar benim kağıt peçetemde olduğundan tehlike kalmamış oluyor.

Son zamanlarda kulak iltihabımız başladı. sürekli kafa sallıyoruz. Her salladığında neresinden çıktığını anlamadığım sıvı maddeler biryerlerinden fışkırıp, yeşil ve turuncu duvarlarımıza sanatsal dönüşlerle yapışıp kalıyor. Yine imdada ıslak kağıt havlular yetişiyor...

Ben, AR-GE becerisi sıfırın altında 100 olan anne, köpeğimizi cinsi hakkında en ufak araştırma yapmayıp, bir veteriner annesi ile tüylerinin dökülmeyeceği konusunda kendinden gayet emin tartışabilecek şaşkılnlıkta bir insanım...

Ama herşeye rağmen bir gün anne olursam, Padme Hanım benim rehberim olacak, buna çok eminim... O zaman tüylerine hiç laf etmeyeceğim:) 

3 Eylül 2013 Salı

Padme Hanım Hasta Oldu :(

Eşimle Amsterdam tatili sonrası Padme Hanım'ı da alıp, yazlık evimize gittik. Karadeniz sahilindeki bu cennet Padme Hanım'ın doğal ilacı. Tuzlu su kendisini bayağı tazeliyor, temizliyor.

Eşim ve Padme Hanım benden 1,5 gün sonra geldi, ertesi sabah hanımefendiyi hemen denize sokmak için denize gittik. Eşim yeni oyuncağı motorsikletiyle ormana dalmıştı ki, elimde tasma, yanımda eşimin kızkardeşi ile kendimi sahilde buldum.

Ben, Padme Hanım'a daha mesafeli olduğumdan; denize sokmak, kumda koşturmak, frizbisiyle at-koş getir üçgeninden uzak, izleyen taraftaydım hep ama iş başa düşmüştü; gerçi eşimin kardeşi benden kat ve kat daha ilgili ve alışıktı Padme Hanım'a; dolayısıyla hala şezlonga kurulup,onları uzaktan izleme şansım vardı ama kendisi acilen güneş görmeli, bronzlaşmalıydı; malum düğün ayı... Buna rağmen uzun süre Padme ile oynayıp, beni dertten kurtardıysa da, iş başa illa düştü. Frizbiyi attığım anla birlikte "Padme getir, bırak-otur-afffeeriin- koş-getir" oyunu başladı. Bir ara kumdan birşeyler yedi sanırım ama çok dert etmedim, emin olamadığım için yalandan kızdım. Sonra hatırlamadığım bir halt daha yedi ve tasmasından çekip, uyardım. O ara boğazında bir gıcık oldu ama ben pek oralı olmadım. Günü bitirdik; inanmazsınız Padme Hanım'ı bile yıkadım ve akşam yemeği moduna geçtik. Akşam üstü Padme öksürmeye başladı. Kusmak istiyor ama kusamıyordu. Bu uzun süre devam etti. Acaba mamasına sülük yapıştı ve boğazında mı kaldıdan tutun da denizde üşütmesine kadar vardık. Gece bu durum şiddetini arttırdı ve bütün gece safra kusan kızımız ne bizi uyuttu, ne kendi uyudu. Sabah perişan bir halde kalktı; ne yemek, ne su; öylece yattı. Hemen veterinerini aradık; iki tahmin yürüttü; ya faranjitti, ya da boynuna tasma takılan köpeklerde, birsüre sonra , sanırım çekmekten, bu gibi semptomlar olurmuş. Bize birkaç ilaç önerdi, hemen alıp, tedavisine başladık. Bu arada hiçbirşey yemedi, su bile içmedi, denize girmedi; öylece yattı:((( 5 gün boyunca halsizliği devam etti, havlaması gereken yerde bile sesi çıkmıyor, pes edip, yere yatıyordu.

İstanbul'a gelir gelmez veteriner yolu tutuldu. Antibiotik tedavisine başladık; ayrıca birsürü birsürü ilaç daha verildi. Uzun süre aşağıdaki modda yatan hanımefendi artık kendine geldi çok şükür. tabi bu arada 5 kilo vermiş, süzülmüş, halsizliği artmıştı.


Şimdi çok şükür domuz gibiyiz :)



28 Temmuz 2013 Pazar

Arı Konak Evi = Cankurtaranımız :)

Padme Hanım tatilde,  yani zorunlu tatilde...

Yaz tatili münasebetiyle eşimle gidemediğimiz tatiller serisine başlıyoruz inşallah ve yarın tatile çıkıyoruz. Yurtdışına gittiğimiz için Padme Hanım'ı alamıyoruz. ( Yanlış anlaşılmasın TR.de olsak,  eşim bu fırsatı asla kaçırmaz:))

Bu vesileyle daha önce de bahsettiğim  eğitmenimiz Efe sayesinde tanıdığımız çok sevgili Mehnaz'ın konak yolları göründü.  ( yoksa Mehnaz sayesinde Efe'yi mi tanımıştık? )

Bugün size Arı Konak Evi'nden bahsedeceğim. İyi ki tanımışız, iyi ki Padme Hanım orada ve biz çok rahatız, mutluyuz.

Mehnaz, sanırım- 40 yaşında ve sanırım 1.68 boylarında, zayıf, sürekli ve sürekli gülümseyen, tam bir hayvan -özellikle köpek- aşığı bir kişilik; bence "ayaklı pozitif köpek sevici" denebilir:)

Ailesinden kalan yadigar konağı önce eğitimler için ofis alanı, oradan da köpek evine çevirmiş; iki uç duygu nasıl bir konakta birleşmiş demeyin; o konakta sirk bile olur; ömrü hayatımda gördüğüm en özel binalardan biri.

Mehnaz bazı odaları köpeklere ayırmış, bahçe deseniz bir şahane. Geçen yıl ilk zamanlarda bahçe toprak zemmindi ve daha plansızdı. Ama şimdi bir şahesere döndü, özel bölmeler, çim zemin, şişme havuz bile var:)





Padme Hanım'ın burada çok farklı deneyimleri oldu; ilk bıraktığımzda sanırım 6-7 aylıktı ve evde koltuğa çıkma yasağı olduğunu bilmesine rağmen, gece Mehnaz'ın koynuna girecek kadar büyümüş, çakala bağlamıştı:) Yine 2. veya 3 ziyarette sürekli yattığı yere işemiş, korkunç bir ruh haliyle geri gelmişti. Bu ruh hali bizden çok Mehnaz'ı üzüyor, o kadar hepsine sahip, ait hissediyor ki; o yüzden biz de çok rahatız...

Günler geçtikçe kendini daha rahat hissettiği bir gerçek ama kendini insan kabilesinden sanmasından dolayı olsa gerek, başka köpeklerle olacağına, sürekli Mehnaz'a bağımlı olması geldiğimiz bugünde hiç değişmedi; Mehnaz nereye, bizimki oraya...Evde de önce eşim nereye o oraya; sonra ben nereye, o oraya... Bu halinin geçmesini diliyorum ama yapısı gereği galiba hep böyle olacak, ait ve korumacı...

Sabırtaşı eşim de her gidişimizde onu sosyalleştirmek için başka köpeklerle ödül sistemi ile oynamalarını sağlıyor ve kızımız uslu olursa ödülü hak ediyor :)




Mehnaz'ın mekanında kahve içersiniz, yemek yersiniz, hoş sohbet eder, köpeğinizi gönül rahatlığı ile bırakır; büyük bir özlemle geri alırsınız. Bizim gibi sürekli aradığınızda ( eskiye göre terbiye olduk:)) o enerjik, pozitif sesiyle Mehnaz hiç bıkmadan sizinle konuşur, anlatır, paylaşır, sizi rahatlatır. Aksi bir durum varsa da çekinmeden söyler ve genelde çözümleri de kendi bulur.
 
Kendisine Minnettarız...





12 Temmuz 2013 Cuma

Ben bir Hanımefendiyim...

Padme Hanım büyüdükçe keyfi artıyor; sakinleşiyor, güzelleşiyor, güveni artıyor, sahiplenmeyi öğreniyor. 

Kendisinden bir kaç kare...








 güzel bir genç kız olduk ama kızgınlık dönemimiz henüz gelmedi, maalesef 2. kızgınlıktan sonra kısırlaştıracağız :( bu bizi çok üzüyor, doğasını altüst ediyoruz ama bir doğumda 10-11 yavrusu olabiliyor ve bu kadar Mastif'e bakacak ev bulmak çok zor. bizim de bu kadar köpeğe bakacak ne yerimiz, ne de paramız var. mecburen doğuramayacak Padme Hanım:(

Yoksa fena mı olurdu, şundan bissürü olsa:)


O kadar büyüdük ki...

Bir insan evladı için kısa ama bir köpeğin gelişimi için oldukça uzun bir zaman girmiş araya... Padme Hanım neredeyse genç kız oluyor ve aradaki gelişmeleri atlamışız...

Kızımız 1 yaşından sonra daha sakin ve keyifli olmaya başladı. Uzun bir süre eğitimlere de ara vermiştik, zira eşim bir eğitmenden daha çok bilgiye sahip olmaya başladığından, ailecek bizi eğitiyordu...

Eğitimin aşamaların biri de çocuklarla biraraya getirmekti, bu en önemli husus beni biraz gerdi, çünkü deneğimiz canımın içi yeğenim Egemen'di. Padme'nin bebekliğinden beri ona hep şüpheyle bakan yeğen Egemen de büyümeye başladı. ve yine eşimin çabaları ile korkularını yendi. zamanla, sabırla, ona sürekli bir köpeğin nasıl hissettiği anlatarak, yavaş yavaş birbirlerine alışma süreci başladı.







Ve gün geldi Egemen elini Padme Hanım'ın ağzına sokup, top alır oldu; öyle ki Padme Hanım bizim afacandan kaçmaya başladı :)  Sonuç bir harikaydı: :)





Bu kare bana eşimin nasıl bir baba olacağının sinyallerini vermiyor değil :)



ve işte geldiğimiz nokta; artık Padme Hanım'ı Egemen Bey gezdiriyor:) ( ya da Padme Hanım, Egemen Bey'i gezdiriyor olabilir :))) )




10 Aralık 2012 Pazartesi

Eğitim Şart!

Günler geceler hızla geçerken köpeğimizin özellikleri gereği eğitim alması gerektiğini öğrendik; kendisi koruma köpeği idi ama aşırı korumacılığı bizim kontrolümüzde olmazsa nelerle karşılaşabileceğimizi anlatan bir sürü YouTube videosu izlemiştik. ( yani kocacım izlemişti:))

Bir değil, bir sürü köpekli arkadaşlarımıza danışa danışa eğitmenimiz Efe ile tanıştık. Efe -sanırım- 1.85 boyunda, normal kilolu, hafif tebessümlü yüz ifadesi olan, konuştuğunda sesi hafif "kart" bir insan evladı; kendisini sevdik; az konuşan öz insanlara benziyordu. İlk tanışma evimizde oldu ve o an Efe'nin aslında bir köpek ruhu taşıdığına kanaat getirdim ve geldiğimiz şu zamanda bu düşüncem hiç değişmedi:)))

Efe bize kısaca yapılması gerekenleri, köpeğin "psikolojisini", neye nasıl tepkiler verebileceğini anlattı. Bendeniz "ruhu daralma şampiyonu" hemen içimden karalar bağlamaya başladı. Efe de benim binbir sorumun içinde boğulup, bir süre sonra sorularımı cevapsız bırakmaya karar verdi, hala da cevap vermiyor :)

Eğitim sürecini yürüten kocacım, her hafta Efe ve bir büyük köpekle bir araya gelerek, öncelikle sosyalleştirme çalışmalarına başladı. Çünkü Padme Hanım oldukça - ama oldukça- korkak, bize bağımlı, bize temas etmezse dünyanın sonuymuş gibi kıvranan bir köpek olmuştu. Bazı kaygı huylarını benden almış olabilir, kabul :)



Padme Hanım bu süreçte çok başarılı olamadı, korku hali çok uzun sürdü, sosyalleşmesi için Efe saysesinde tanıdığımız  Arı Konak Köpek Pansiyonu sahibi sevgili Mehnaz devreye girdi, babamız ( yani kocacım) Padme Hanım'ı sık sık konağa götürüp, buradaki huyu huyuna uygun köpekler kabilesinde sosyalleştirmeye çalıştı. Gel zaman git zaman Padme Hanım'ın tam anlamıyla "adam" olabilmesi için onu konakta bırakma fikrine bile gelmişti sıra. Benim bile içim cız etti, yüreğim darlandı ( şaşırdınız mı? :) ) nasıl ama o daha bebek, şey ee biz de kalsak, bir kaç saat kalsa derken ilk onsuz gecemizde eşimden beter benım olacağım kimin aklına gelirdi... Sanırım 50 kere aramışımdır Mehnaz'ı; o da bütün sabrıyla her seferinde neşeyle beni yanıtladı; tam gıcık olduğum ebeveyn modeliydim ta ki ertesi gün Padme Hanım'ın geceyi "Asla yatağa girmeyecek" kuralını bir güzel çiğneyerek Mehnaz'ın koynunda geçirmiş olduğunu öğrenene kadar...Böylece bebeklikten çıkıp, uyanıklık safhasına geçtiğini anladım ve bütün duvarlarımı yeniden itinayla ördüm.

Babası ise herşeye geçer bir sebep bularak hanımefendiyi sosyalleştirmeye devam dedi...

5 Aralık 2012 Çarşamba

Uyusun da büyüsün ninni...

Geçmişe dönüp yazmak kolay değilmiş, dahası zamanın ne kadar çabuk geçtiğinin farkına varmak, şaşırtıyor.

Padme Hanım ile geçen günler hepsi bir hikaye aslında, her gün bizi şaşırtmaktan, güldürmekten, onu daha çok sevmemizden hiç vazgeçmedi. nereye gitsek yanımızda taşıdık, o da hep uslu uslu portatif kral dairesinde uykuya daldı, uyudu ve büyüdü...


Hala ürkekti, güvene ihtiyacı vardı; ne zaman geçer bilmiyorduk ama alabileceği sevgiyi aldığına oldukça emindik. Zamanla bunu o da hissetmiş olmalı ki rahatladı, rahatladıkça sırt üstü uyumaya, göğsünü açıkta bırakmaya başladı. (tabi ben bunun bir güven işareti olduğunu sonradan öğrenmiştim.) Mavi boncuk gözleri o kadar güzeldi ki... gerçekten bakmaya doyamıyorduk...


Farkında olmadan eve bir an önce gelme gayemiz olmuştu, gerçi eşim onu hergün ofise götürdü, getirdi, hiç yalnız kalmadı ve -dolayısıyla- tepemize de çıktı :) Patron koltuğunda gerçekten kendinden çok emindi, bir köpek ve bebek olmasına rağmen gerçeği biliyordu, "patron gerçekten oydu" :))


Padme Hanım bir köpek olabilirdi ama o bir bebekti, ilgiye, sevgiye, sıcaklığa ihtiyacı vardı. Kendisine hayran bir babası da olunca 5-6 ay her gün aşağıdaki manzarayı fotoğrafladım. Ama asla kucağıma almadım. Bu manzaraya bakmaya doyulmazdı, o kadar masum ve güzeldi ki ama yine de içimdeki kalın duvarlar bu sınırı aşmayı başaramadı, hatta daha komiği bebekken ondan çok korktum, dişleri bile yoktu ama ben ondan bayağı bayağı korkuyordum...